Bu Blogda Ara

20 Ekim 2009 Salı

ABANT GÖLÜ TABİAT PARKI UZUN DEVRELİ GELİŞME PLANI





ABANT GÖLÜ TABİAT PARKI UZUN DEVRELİ GELİŞME PLANI
Prof. Dr. Mehmet Tunçer – Ekim 2009
AİBÜ Mühendislik Mimarlık Fakültesi – Mimarlık Bölümü Başkanı
(AİBÜ Üniversite Dergisi için hazırlanan yazıdır)

SORU : Sizin daha önce Bolu Çevre Düzeni Planı ve Abant Uzun Devreli Gelişme Planı gibi çalışmalar içinde yer aldığınızı biliyoruz. Hazırladığınız bu çalışmalar arasında önemli bir yer tutan Abant Tabiat Parkı Uzun Devreli Gelişme Planı’nın amacı ve hedefi nedir?

2001 – 2002 yılları arasında hazırlanan bu çalışmada amaç; 1/10 000 ölçekli “Abant Gölü Tabiat Parkı Uzun Devreli Gelişme Planı”’nın hazırlanmasıdır. Bu Plan, Koruma plancısı, orman mühendisi, biyolog (flora ve fauna uzmanları), jeoloji mühendisi, peyzaj mimarı, mimarlardan oluşan bir Ekip ile hazırlanmıştır. Bu çalışmada Proje Yöneticisi olarak görev yapmıştım.
Abant Gölü Tabiat Parkı arazi kullanım kararlarının belirlenmesinde, jeolojik ve jeomorfolojik sınırlayıcılar, biyolojik sınırlayıcılar önemli doğal eşiklerdir. Planlamada başlıca hedef; Abant Tabiat Parkı’nda koruma-kullanma dengesinin sağlanarak, göl ve orman ekosisteminin korunması, geliştirilmesi ve bu önemli doğa parçasının gelecek nesillere aktarılmasıdır.
Plan’ın hedefleri arasında; ekosistemlerin devamlılığını sağlayacak şekilde doğal hayat habitatlarının korunması, Göl kenarındaki turbalaşmanın önlenmesi, yaylalardaki düzensiz ve kaçak yapılaşmanın önlenmesi, günübirlik kullanımların denetim altına alınması, çevre kirliliğinin önlenmesi, doğal yaşam ile Tabiat Parkı’ndan faydalanan insanları koruma-kullanma dengesi içinde uyumlu hale getirecek araçların geliştirilmesi, Tabiat Parkı sınırları içinde kirlilik ve gürültü oluşturan araç trafiğinin önlenmesi, otlatma faaliyetlerinin kısıtlanması bulunmaktadır.


Abant Gölü Tabiat Parkı Flora ve Fauna Açısından Önemli Alanlar

SORU: Abant Tabiat Parkı’nda doğal çevrenin korunmasına yönelik planlama kriterleri nelerdir ?

Uzun Devreli Gelişme Planları mutlak koruma, sınırlı kullanım ve kontrollü kullanım alanlarını saptayarak planlama kararları getirirler. Abant için de aşağıdaki planlama amaç, ilke ve kriterleri saptanmıştır;

1. Doğal kaynakların devamlılığının sağlanması; Habitat tahribatına neden olabilecek faaliyetlerin denetlenmesi, mevcut sulak alan ekosisteminin bölümleri olan; su alanları, su kenarı ve su içi bitkileri, tüm yaban hayatı (memeliler, kuşlar, sürüngenler, böcekler, amfibiler vb.) ve bunların habitatlarının korunması,
2. Topografik yapıyı bozucu faaliyetlerin denetlenmesi
3. Su kalitesinin korunması ; Abant Gölü su niteliğinin ve ortamının içme suyu niteliğinde ve kalitesinde tutulması, böylece Göldeki türlerin çeşitliliğinin devamı ve sürdürülebilirliğinin sağlanması,
4. Havza sınırlarının belirlenerek koruma altına alınması; özellikle Bolu-Abant Sapağına kadar (22 km) olan bölge Tabiat Parkı niteliğinde olduğu için koruma altına alınması gereklidir. Tabiat Parkı sınırları genişletilmelidir. Çevre Düzeni Planı yenilenen bu alanda yapılaşma devam etmekte ve ekolojik denge giderek bozulmaktadır.


Abant Gölü ve Yakın Çevresi 1/25 000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı


5. Tabiat Parkı’na olan yoğun kullanım baskısının en aza indirilmesi için önlemlerin alınması, kullanıma yönelik baskının azaltılması,
6. Ormanda flora, fauna ve endemik türlerinin biyolojik çeşitliliğinin korunması ve sürdürülebilirliğinin sağlanması,
7. İnsan yapısı çevrenin (yayla ve turistik tesisler) daha fazla yapılaşmasının önlenmesi, yer yer tasfiyesi ve sağlıklaştırılması,
8. İnsan eylemlerinden ve insan yapısı çevreden kaynaklanan sorunların minimize edilmesi amacıyla gerekli önlemlerin alınması,
9. Mevcut ulaşım ağı dışında yeni yol açılmaması, Göl’de araç ekzoslarından kaynaklanan kurşun kirliliğinin önlenmesi amacıyla Göl çevresinde özel araçlarla dolaşımın yasaklanması ve akülü sistemlerin devreye sokulması,
10. Gölü besleyen su kaynaklarının doğal özelliklerinin devamlılığının sağlanması,
11. Doğa sporlarının desteklenmesi,
12. Geleneksel el sanatları ve diğer faaliyetlerin desteklenmesi,
13. At ve fayton kullanımının düzenli hale getirilmesi,
14. Göle karışan akarsular, yer altı suları ve akiferlerin kirlenmesinin önlenmesi ve denetimi, göle erozyonla ve akarsularla ulaşan toprak, alüvyon ve organik kaynaklı katı atıkların önlenmesi, böylece gölde sazlık, turbalaşma ve dolgu oluşumunun önlenmesi,
15. Yaylalardan kaynaklanan kaçak ve aykırı yapılaşmanın, kirlilik ve diğer görsel, çevresel sorunların giderilmesi,
16. Atıksu arıtma tesisinin kurulması,
17. Yöre halkının ekonomik çıkarları ile arazi kullanım dengesinin kurulması,
18. Yangına hassas kesimlerin belirlenmesi ve her türlü ateş yakılmasının önlenmesi, yangınla mücadele için alt yapının oluşturulması,
19. İdari organizasyonun geliştirilmesi ve uygulanması; Abant Gölü Tabiat Parkı, idari organizasyon planının hazırlanması, ilgili kurum ve kuruluşlarla koordinasyonun sağlanarak, planın uygulanabilirliğinin sağlanması,
20. Tabiat Parkı’nın doğal özelliklerinin devamlılığının sağlanması ile yöre halkının çıkarlarının paralel olduğu konusunda bilinçlendirme programlarının düzenlenmesi, Tanıtım ve bilgilendirme konularında organizasyonların düzenlenerek yöre halkının Tabiat Parkına sahiplenmelerinin sağlanması.




Abant’ta Çevre Sorunları ve Kirlilikler



SORU: Korumayı ve kontrolü sağlamak için Abant Gölü Tabiat Parkı İşletme Biçiminin değiştirilmesi gerektiğinden bahsetmiştiniz. Tabiat Parkı yönetimi ve işletilmesi için önerileriniz nelerdir??

Aradan yaklaşık 8 yıl geçmesine rağmen günümüze kadar halen bazı önlemlerin alınmamış olmasını üzüntü ile karşılıyorum. Özellikle, altını çizerek söylüyorum; Abant Gölü’ndeki kirliliğin başlıca nedenlerinden biri olan göl çevresi taşıt trafiğine kapatılmalıdır. Gerek hava kirleticilerinin nemli ortamda asit olarak göle dönmesi, gerekse göldeki ağır metal kirliliğinin gölü çok kirlenmiş su sınıfına sokacak boyutlara gelmesi, her geçen gün artan trafik yoğunluğuna bir çözüm bulmayı zorunlu kılmaktadır. Günümüzde Abant içerisinde her noktaya, her an denetimsiz olarak araçla ulaşmak olasıdır. Bu durumun önemli çevre sorunları yarattığı saptanmıştır.
Bu sorunlar;

Göl çevresinde denetimsiz trafiğin yarattığı gürültü ve kazalar,
Göle karışan ekzos vd kirlilikler, özellikle hafta sonları piknik yapanların oluşturduğu gürültü, görüntü ve çevresel sorunlar, araçların yıkanmasından kaynaklanan kirlilikler, deterjan kullanımı, atık yağlar vd. kirleticiler Göl’deki yaşama zarar vermekte ve Abant Gölü’nün suyu ile Gölköy Göleti beslenmekte ve Bolu ovasındaki tüm tarım alanları sulanmaktadır.

Planın önerisi; Göl çevresinde şattıl (shuttle) adı verilen ekzos çıkarmayan, gürültüsüz akülü bir sistem oluşturulmasıdır.
Bu sistem, Göl çevresindeki tesislere ve yaylalara hizmet vererek, ulaşımı sağlayacaktır. Göl çevresinde yürüyemeyecek derecede yaşlı, çocuk ve hamilelere, özürlülere hizmet verecek, Giriş kapılarından başlayarak belirli duraklar ve ringlerde servis yapacak, Çevre kirliliği ve gürültü yaratmayacak özel akülü/elektrikli araçlarla ve/veya bu sistem oluşturuluncaya kadar faytonlarla verilecek olan servis hizmetidir.

Hafta sonları ve yoğun turizm mevsimlerinde (bayramlar, yılbaşı, dinlenme tatillerinde) Göl çevresindeki yolda da hizmet verebilir. Göl çevresindeki asfalt yolun özel olarak projelendirilip, kaplaması ve kesiti değiştirilerek, atlı spor, yaya promenadı ve bisiklet yolu olarak düzenlenmesi öngörülmektedir.

At biniciliğinin sadece Planda gösterilen parkurlarda yapılması sağlanmalıdır. Göl çevresindeki yolun düzenlenmesine kadar, hafta sonları, günübirlik yoğun ziyaretçilerin bulunduğu zamanlarda Göl çevresinde dolaşamayacaklardır.
Tabiat Parkı içerisinde bulunan mevcut otel ve gazinolar, çevre kirliliği ve doğal çevrenin bozulmasın neden olmaktadır, bunların katı ve sıvı atıkları denetim altına alınmalıdır. Parkın doğal kaynak değerleri korunmalıdır, bunun için turbalaşma, sazların oluşumu vb sorunlar kapsamlı araştırmalarla irdelenmelidir,


Abant Tabiat Parkı Uzun Devreli Gelişme Planı (1/10 000)

Potansiyel etkisi nedeniyle, Pelitözü Yaylasının tamamı Tabiat Parkı sınırları içine alınmalıdır. Bu kesimde Beşpoyraz Deresine ulaşan küçük derelerin denetim altına alınması Gölde oluşan turbalaşmanın denetimi bakımından önemlidir.

Giriş-Kontrol Noktalarında; tur otobüsleri, minibüs ve midibüsler için otoparklar, tanıtım ve dinlenme noktaları, güvenlik ve diğer ilgili servislerin yer alması planlanmıştır. Tabiat Parkı Giriş Kapıları Özel Projelendirilerek uygulanacaklardır.
Tabiat Parkı sınırları içinin zorunlu durumlar (yangın, cankurtaran vd) ve servis araçları dışında motorlu araç trafiğine kapatılması, Planlamanın önde gelen kararlarındandır.
Tur otobüsleri ve özel araçların Tabiat Parkı dış girişlerinde bırakılması ve iç ulaşımın özel toplu taşın araçları (akülü sistem, çevre kirletmeyen ve gürültü üretmeyen sistemler) ile yapılması başlıca ilkelerden biridir.
Mudurnu Yolu güzergahı var olan başka bir güzergahtan işlemelidir. Yaklaşık 10 yıldır ulaşım sorunları çözümlenememiştir. Tabiat Parkı sınırından Bulanık Yaylasına, oradan Ballıca Doruğundan, Obrukkaya’ya ulaşmakta ve oradan Mudurnu’ya varmaktadır. Bu yolun kalitesinin arttırılması gerekli olduğu belirtilmektedir.
Göl çevresindeki atlı dolaşım yolu, orman tarafında yer alacak ve drenajı ayrıca toplanarak Göle verilmeden bir arıtma sistemine bağlanacaktır. Atların katı atıklarının yere dökülmeden toplanması gereklidir. Bunun için at sahipleri eğitilmelidir. Samat Yaylası girişindeki turbalık alan üzerinde yer alan binicilik eğitim alanının kirlilik yaratması nedeniyle kaldırılması gereklidir.

SORU : Abant Uzun Devreli Gelişme Planı’nın diğer bazı önemli kararlarını da açıklarmısınız??

Ballıca Tepe, Alaçamtepe, Türkmençalı, Sarıyerçalı,Yellice Başı,Yellice Başı Kuzeyi, Samat Yaylası Güneyi, Orman Misafirhanesi Doğusu Abant Gölü Manzara Manzara Seyir Noktaları olarak düzenlenmelidir. Göl çevresinden başlayarak çevre yaylalara (Samat, Sarıyer, Örencik, Pelitözü) ve başlıca manzara seyir noktalarına (Ballıca, Alaçaptepe, Türkmençalı, Sarıyerçalı vd) ulaşmayı hedefleyen “Doğa Yürüyüş Parkurları” / patikaları düzenlenmelidir. Bu patikaların doruk noktalarında dinlenme ve manzara bakı terasları düzenlemeleri yapılacaktır.

İdare-Ziyaretçi Merkezleri planda öngörülen Bolu girişi Giriş-Kontrol Noktasında yer alacaktır. Bu tesiste alanın tanıtımı, rehberlik ve danışmanlık hizmetleri, alanın kontrolü, haberleşme, sevk ve idare hizmetleri yer alacaktır. Burada, otoparklar ve güvenlik kontrol noktası tesis edilecektir.
Çevre köylülerin geleneksel gıda, ahşap işçiliği vd. ürünlerinin pazarlanacağı yerler Geleneksel Üretim ve Satış Birimleri içerisinde yer alacaktır. Satış birimleri yaylalarda, doğa parkurlarının dinlenme/bakı noktalarında yer alacaktır. Mevcut yapının Ziyaretçi Kabul Merkezi ya da “Abant Tabiat Parkı Müzesi” olarak kullanılması önerilmektedir.

Var olan konaklama tesisleri dışında herhangi bir yeni konaklama tesisi yapılmayacaktır. Var olan tesislerin de sıvı ve katı atık yönetimleri için kapsamlı plan notları geliştirilmiştir. Otellerin doğaya aykırı görsel niteliklerinin gizlenmesi amacıyla ayrı peyzaj projeleri yapılmalıdır.

Abant Köşkü güney-doğusunda, Göl Gazinosu kuzey-doğusunda ve Samat Yaylası güney-batısında yer alan açıklık alanlarda Günübirlik Kullanım Alanlarının yer alması planlanmıştır. Bu kesimler halen kısmen düzenlenmiş alanlardır. Diğer Günübirlik Kullanım Alanları için tüm gereksinimlerine karşılık verecek “Özel Proje” lerin yapılması öngörülmüştür.

Çadırlı Kamp Alanları: Var olan otellerin yanı sıra, Abant Tabiat Parkı içerisinde toplumun orta ve orta alt gelir düzeyine de hizmet verecek Çadırlı Kamp Alanları planlanmıştır. Samat Yaylası batısında 1/500 ölçekli çadırlı kamp alanı düzenlenmiştir. Etrafı tel ihata edilmiş, giriş kapısı ve hemen girişte ahşap, kütük bir kulübe bulunmaktadır. Kamp alanında tuvalet ve bulaşık yıkama tesisi bulunmaktadır. Bunların korunması, estetik olarak geliştirilmesi, fosseptiklerinin sızdırmazlığının sağlanması gereklidir.

Yayla Evleri Pansiyon Alanları :
Samat, Sarıyer, Örencik, Pelitözü Yaylaları günümüzde artık klasik yaylacılıktan öte anlam taşıyan gelişmelere sahne olmaktadır. Yayla evleri, belirli tipolojik özellikler gözetilerek yeniden ele alınmalı, gerekli olanlar sağlıklaştırılmalı, çevre/doğaya aykırı olanlar ise tasfiye edilmelidir,
Yayla evleri, banyo, tuvalet, içme suyu, elektrik, tele iletişim, sağlıklı fosseptik vd. çağdaş konfor koşullarına uygun olarak yeniden ele alınmalıdır.
Yayla iç yerleşimi doğa ile iç içe yaya bölgeleri olarak tasarlanmalıdır.
Yaylalarda katı ve sıvı atıkların bertarafı için gerekli önlemler alınmalıdır.
Yaylaların çevre ve altyapı konularında belirli ortak bir işletme şeklinde örgütlenmesi uygun olacaktır.
Koruma kararlarının uygulanabilmesi için yerel halkın bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesine yönelik çalışmalar yapılmalıdır.

Spor ve Çok Amaçlı Kullanım Alanları : Spor alanları yayla evleri pansiyon alanlarının planlanması bütünü içinde değerlendirilerek projelendirilerek, Sarıyer ve Örencik Yaylalarının doğu ve kuzeyinde yer alan uygun eğime sahip açık alanlarda kuzey – güney yönelimli olarak planlanacaktır.
Ayrıca, plan üzerinde gösterilen alanlarda spor tesisleri projelendirilecektir. Bu tesislerin çok değişik sportif eylemler barındırması öngörülmüştür.

Turbalaşmanın Yoğun Olduğu Kesimlerin (Beşpoyraz Deresi Kesimi) Islahı İle Piknik, Spor Alanı Olarak Düzenlenmesi :
Gölün kuzey, kuzey doğu kıyısındaki turbalık alanlar geçmişte yapılan yanlış faaliyetlerin bir sonucu olarak su ekosisteminin devamlılık süreci içerisinde doğal olarak oluşmuştur. Bu nedenle bu alanlara yapılacak fiziki bir müdahale gölün ekolojik geleceği açısından sakıncalıdır.

Ekolojik Koruma Alanı :
Abant Gölü etrafında bulunan sazlık alanlar ile turbalık alanların bulunduğu kesimleri kapsamaktadır. Gölün batı ve doğu kesimlerinde oluşan Turbalık alanların ve sazlıkların korunması, kuş ve su içi flora ve fauna türleri için büyük önem arz etmektedir.
Bu alanlarda kesin yapı ve dip tarama yasağı getirilmektedir. Su içi bitkilerinin göl eko sistemini dolayısıyla göldeki canlıların yaşamlarını tehdit eder boyutlardaki yayılımının tespit edilmesi durumunda, bunun sebebinin saptanması ve ortadan kaldırılması ile, bilimsel araştırmaların ışığında gölün temizlenmesi için uygun müdahaleler veya başkaca önlemler alınabilir. Ancak bu önlemler hiçbir zaman bilimsel önemi haiz türlerin hayatiyetlerini tehdit eder boyutlarda olamaz.

Ağaçlandırma ve Mera Islah Alanları:
Mera niteliğindeki alanların kaldırılması önerilmektedir. Hayvancılığın giderek azaltılması ve yasaklanması ile bu alanlar sağlıklaştırılacaktır. Ağaçlandırma çalışmaları, mera ıslahını da içeren bir proje çerçevesinde uygulanacak, yöreye has olmayan egzotik türlere kesinlikle yer verilmeyecektir.

26 Temmuz 2009 Pazar

EXECUTIVE SUMMARY OF THE REPORT ON DEVELOPMENT PATTERN OF ANTALYA URBAN REGION




EXECUTIVE SUMMARY OF THE REPORT ON DEVELOPMENT PATTERN OF ANTALYA URBAN REGION
(Prepared for Greater Antalya Municipality in 1997)

Prof. Dr. Mehmet Tunçer
AİBÜ Mühendislik Mimarlık Fakültesi – Mimarlık Bölümü Başkanı


A. OBJECTIVE, CONTEXT, METHODOLOGY

The main objective of Antalya physical planning is to facilitate development of the settlement in conformity with the geographic, economic and spatial advantages it possesses, nevertheless to attain this sustainable development striking a balance with the vulnareble environmental values.

1. The peculiarities of Antalya pertaining to its ever growing national and international relations and activities should be taken into consideration all through the planning process. It is necessary to perceive the city as a metropolis of future, therefore planning studies should be carried out in a manner which is beyond the traditional city planning approach. Within this framework, the first priority has been given to arranging and making decisions at “Regional” and “Sub-regional” levels.
2. A multi-sectoral approach is also indispensable for the planning of Antalya. While the problems of rapid growth have ever been growing, the means to solve these problems require search for multi-dimensional approaches. Thus within the planning process, various urban uses, as well as, sectors and issues concerning the city and city life will be considered with a holistic approach.
3. Within the process of urban planning, policies and strategies pertaining to the major uses should be produced for sub-sectors and/or sub-uses.
Natural, historical and archaeological values specific to the city of Antalya are certainly significant inputs for planning.
The future varieties and densities of use of these assets will be taken into consideration within the integrity of planning and “sustainable development” will be aimed at through the provision of meaningful integration of uses.
4. The connections of other settlements nearby Antalya and particularly those within its immediate surrounding ( Aksu, Yeşilbayır, Varsak, Çalkaya and Döşemealtı) with the main road will specifically be planned with utmost care. Considering the fact that the city is in a “metropolitanisation” process, some proposals concerning any decision and measure will be developed.in order to prevent this tendency.
5. Antalya planning will be prepared through formulating development policies and strategies for major sectors and converting these to decisions relating to physical area considering realisation period and financial possibilities within a rational integrity.
6. The administrative and organisational arrangements required for transferring the planning into daily life will be evaluated as an integrated element of planning.

Within the context of Antalya Urban Region Development Pattern studies, qualitative and quantitative approaches will be considered together within a theoretical consistency. The development pattern of Urban Region and Greater Antalya will be determined through producing scenarios facilitating normative approaches and various alternatives.

It has been found out that perceiving Antalya, from spatial point of view, together with its immediate surrounding being influenced by and influencing it, and thus formulating plan decisions for this whole, is indispensable. Within this context first the Province of Antalya has been analysed in terms of economic, demographic and spatial points of view; and population and employment projections have been made for the year 2015. Considering economic dependency, spatial integration and volume of flow, the studies resulted that the axis of Kemer-Antalya-Serik-(Belek)-Manavgat(Side) will complete their integration by the target year and thus this area has been named as Antalya Urban Region.

On the other hand, detailed analysis resulted that Varsak, Aksu, Çalkaya, Yeşilbayır and Yeniköy(Döşemealtı) districts which are adjacent to the boundaries of Greater Municipality of Antalya and are integrated with Antalya even today, will be perceived as a whole and will functionally be complementary to each other within the plan period.

In further stages of the studies, these two spatial formations have continuously been taken into consideration.

B. THE CITY OF ANTALYA

Antalya as a rapidly growing city in recent years, with a potential to fulfil international functions, is one of the most important large cities of our country. It has been getting a significant share from the rapid urbanisation being experienced.

In the period of 1985-1990, Antalya Provincial Center, with an urban population growth rate of 44.84 %, has experienced quite a high population increase when compared to the national average. Annual average population growth rate, with 7.69 % has proceeded at a level almost two times of national urban average.

A qualitative and important characteristic of the city is the increasing variety and size of modern urban functions it fulfils. The city itself has been making use of this potential for developing its economy.

During the last decade, considerable developments have been observed. In various economic sectors Agriculture has traditionally been major economic sector, maintaining always its importance for the Province of Antalya.

The city of Antalya is the most important marketing and distribution center for the agricultural products supplied to national and international markets.

Significant developments have also been observed in the secondary sector. Although these developments have never been as rapid as that of the tertiary sector, there still is a diversification to a certain extent.

Service sector constitutes the major economies in Antalya. Particularly in the tourism sector organized developments have been attracting attention.

The sectoral development summarized above, brought Antalya into a position of a settlement developing rapidly and experiencing a process of “metropolitanisation.”

This rapid development observed in various sectors is an advantage. Nevertheless visual and environmental values and vulnerability the city possesses should be evaluated together with this development with utmost care.


C. EMPLOYMENT AND POPULATION PROJECTIONS

At the second stage of studies, employment and population projections have been made for the city of Antalya and its immediate surrounding to be developed in accordance with the main objectives mentioned above.

The employment and population projections have been made through testing various methods. The projections were obtained depending on the “Economic Base” theory. Within the context of this theory, first the major sectors affecting the urban population were defined and employment volume to be created by these sectors in the year 2015 was estimated.. Later on population for the target year was estimated with the assumption that population is a determinant of employment in major sectors. Within this framework definitions of major sectors have been made through the use of sectoral concentration coefficient. It has been found out that within the period of 1970-1990 agriculture, commerce- tourism, construction and in certain periods production industry have been major sectors and employed more manpower when compared with national averages.

The potential growth rates of major sectors, in the period of 1995-2015 have been estimated through different methodologies. The chosen alternatives have been obtained by this way.

Within the set of first alternative, it was assumed that the major sectors will continue to grow with the same rate experienced in the city of Antalya during the period of 1970-1990. Major sectors have been diversified, and differentiated growth rates were applied. According to these various options, the projected population of Antalya for the year 2015 varies between 2 400 000 and 4 260 000.

Whereas in the set of second alternative, the assumption is that some of the major sectors will grow harmoniously with the sectoral growth rate at the national level in the period of 1995-2015. For some of the sectors, the rates of growth foreseen by the related central government authorities were applied in the projection model. 2015 population was estimated between 1 670 000 and 2 050 000 according to this set of alternative.

The assessments showed that projected population is higher, with approximately
2 500 000, when it is based on sectoral employment growth rates experienced in Antalya; while it is lower when national rates were used. In the final projections of employment and population; the alternative yielding 1 670 000 population has been preferred considering the facts that the exceptional population increase Antalya experienced in the period of 1970-1990 can not continue at the same rate in the next two decades, and the city will grow at a rate close to the national average, although above it; as well as taking the environmental vulnerability of the city and its immediate surrounding, into consideration.

In the following stages of studies, this alternative has been further developed. Taking into account that the surrounding settlements like Varsak, Aksu, Çalkaya, Yeşilbayır and Döşemealtı are adjacent to the borders of Antalya with which they are in close interaction, the population projections of these settlements were also made. It was assumed that in future, during the plan period, Antalya would be integrated with these settlements in terms of legal and administrative status as well. In this case, 2015 population of Antalya and its immediate surrounding is estimated approximately 1 750 000

On the other hand, as explained above, the projected population of Antalya Urban Region for 2015, have been worked out in detail and the relative position of Antalya within this axis has been analysed.

D. PLAN DECISIONS

Antalya Urban Region and Greater City will face a significant development pressure during the period of 1995-2015 comprising the plan period. Economic and demographic concentrations may have adverse effects in terms of economic and ecologic points of view, unless necessary measures are taken.

1. OBJECTIVES AND STRATEGIES OF PLANNING

1 With the above mentioned reasons, detailed and specific strategies have been formulated both at a general level and at the level of urban sectors, in order to channelize these concentrations and physical development has been planned accordingly.
1.1. DEVELOPMENT STRATEGIES AT GENERAL AND GLOBAL LEVELS (GS)

GS 1. Antalya Urban Region and the Greater City should be an important center establishing the international relations of Turkey within the plan period. (GS1 DECISION MAKING CITY)

GS 2 Greater City of Antalya should, as in the case of metropolitan cities with national and international importance, include developed and diversified sectors. (GS 2 GLOBAL CITY)

GS 3 Greater City of Antalya should have completed the “metropolitanisation” process on the basis of various sectors and criteria. By the plan period. (GS 3 METROPOLITANISATION)

(GS 4 SUSTAINABLE DEVELOPMENT)

GS 5 Both in Antalya Greater City and other settlements of the Urban Region, economic activities should be differentiated and certain functional hierarchies should come out.
(GS 5 DIFFERENTIATION AND SPECIALIZATON IN THE ECONOMY)

GS 6 Antalya, the dominant city of the Urban Region will have sub-settlements. These settlements should be complementary to each other from the points of view of both economic functional distribution and spatial development. (GS 6 URBAN HIERARCHY IN THE METROPOLITAN AREA)

GS 7 Specific natural environment which will directly be affected by spatial development, should form the inventory of assets the protection of which is obligatory, to be considered in all decisions pertaining to development.(GS 7 ECO SYSTEM FRIENDLY PLANNING AND DEVELOPMENT )

GS 8 Specific archaeological and historical heritage, local cultural values and accumulations should be preserved with utmost care, in order to create the sense of belonging and urban identity; and planning measures promoting cultural development should be taken. (GS 8 CONSERVATION OF CULTURAL HERITAGE AND ACQUISITION OF IDENTITY)

1.2 OBJECTIVES AND STRATEGIES FOR SPATIAL/SECTORAL DEVELOPMENT

The spatial development strategies concerning Antalya Urban Region and the Greater City have been formulated in amore concrete and more detailed manner, as follows:

1.2.1.Sectoral Development Strategies for Antalya Urban Region (URS)

URS 1 Sub-settlements under the influence of Greater City of Antalya should develop in an integrated manner. The sub-settlements should make use of the facilities provided by their geographic location and the environment they are situated in.(URS 1 FULFILMENT OF FUNCTIONS ON THE BASIS OF GEOGRAPHICAL LOCATION)

URS 2 The settlements of the region should acquire differentiated functions. (URS 2 IMPLEMENTATION OF DEVELOPMENT MODELS SPECIFIC TO SETTLEMENTS)

URS 3 Demand for transportation should be met in an effective and environment friendly way and mobility among the settlements must be facilitated.(URS 3 PROMOTION OF INTERACTION AMONG SETTLEMENTS)

1.2.2. Sectoral Development Strategies for Greater City of Antalya (CAS)

Greater City of Antalya will naturally influence and be influenced by the developments in the Urban Region. The strategies formulated for the region, will be the direct determinants of the physical structure of the city of Antalya.

CAS 1 Greater City of Antalya should exhibit the diversification required by a metropolis, in each sector. (CAS 1 DIVERSIFICATION OF ACTIVITIES/ MULTI SECTORAL ECONOMY)

CAS 2 Parallel to the diversification of activities, spatial differentiation should be facilitated. (CAS 2 SPATIAL DIFFERENTIATION/ MULTI SECTORAL PHYSICAL STRUCTURE)

CAS 3 Greater City of Antalya should develop with multi centers, taking its specific urban restraints into consideration. (CAS 3 MULTI CENTERS)

CAS 4 Greater City of Antalya should certainly be provided with all the technical infrastructure and services required by a metropolis. (CS 4 NECESSARY SERVICES)

CAS 5 For each physical sector in the Greater City, different development strategies should be implemented, taking physical development, infrastructural facilities and similar factors into consideration. (CAS 5 DIFFERENTIATION OF PHYSICAL/ SECTORAL DEVELOPMENT STRATEGIES)

The sub-strategies consisting of spatial details of this strategy are as follows:

 Organized uses in expansion areas
 implementing rehabilitation policies as a principle in developed areas
 Improvement of low standard housing stock through integrated programmes
 Preservation of surrounding areas to be used for revitalization
 Development of urban connection network
 Producing structural and development plans concerning each sensitive sector

2. CONCRETION OF PLAN OBJECTIVES AND STRATEGIES, THEIR TRANSFER INTO SPACE, AND DECISIONS PERTAINING TO PHYSICAL PATTERN

Majority of objectives and strategies of the plan consists of concrete spatial issues. These are further detailed on the basis of certain physical urban sectors.

By the end of the plan period, the Greater City of Antalya will include numerous physical sectors. Most important of these sectors will be today’s built-up area. It is possible to develop the below given main decisions for this area:

2.1. City Core (Central City) (CC)

CC 1 The Central Business District of the Greater City of Antalya is insufficient. CBD will grow larger as the functional changes occur in adjacent areas. Furthermore establishment of sub-centers as well as new centers should be promoted.

CC 2 Considering the pressure by the CBD , preservation/ development and revitalization programmes, based on realistic investment and financial programmes, should be implemented in some sections of the CBD like Kalekapısı, Balbey and Haşim İşcan which makes the urban vulnerable nucleus of the central city.

CC 4 Infrastructure and services should be improved in all other sections of the central area as well.

CC 5 Improvement and legitimization programmes for the illegal housing stock in Kepez and in other sections should be implemented in coordination.

2.2.Northern Antalya Section (NAS)

NAS 1 Urban uses should be realized in organized areas through organized initiatives.

NAS 2 Initiatives to create sub-centers should be promoted.

NAS 3 The forest areas functioning as a buffer zone between this section and the central city should certainly be preserved.

2.2.1. Urban Employment Areas in Northern Antalya Section (NAE)

The section of Northern Antalya between Kuzeykent and Bıyıklı Village should be evaluated as a physical sector in which urban employment areas will take place

2.2. Eastern Antalya Section (EAS)

Environmental vulnerability of the expansion areas on the east and west of Greater City of Antalya is quite high. The following measures must be taken in the Eastern Antalya:

EAS 1 Uses of coastal strip in Lara section should be balanced.

EAS 2 In coastal areas organized tourism areas must be proposed.

EAS 3 Possibilities should be searched for the realization of use composition of sub-settlements, in the areas on the east of Muratpaţa Municipality borders, through the analysis of soil classification, economic productivity and eco-system sensitivity surveys.

EAS 4 A research should be made on the possibilities of converting the axis of Antalya Airport to a non-residential employment area

EAS 5 In the areas on the north of Airport, the location possibilities should be searched for socio-cultural activities required by the Greater City, as well as for the uses which will facilitate international relations and organized residential areas.

2 4 Western Antalya Section (WAS)

Konyaaltı which takes place on the west of the Greater City, has recently been experiencing dense development. Within this section;

WAS 1 Coastal strip symbolising Antalya must be rearranged.

WAS 2 A balance should be established among urban uses; and employment and residential uses should clearly be differentiated.

WAS 3 Development of sub-centers should be promoted.

WAS 4 Geological and hydro-geological surveys should be made and the developments should be realized accordingly.

WAS 5 Considering the development tendency on higher areas, on the west of Konyaaltı, urgent physical arrangements should be proposed.

2.5. Surrounding Settlements Section (SSS)

SSS 1 The surrounding settlements will develop as traditional sub- settlements producing goods required by a metropolis, being self-sufficient with its center and infrastructural services and having low density residential areas in some parts.

SSS 2 Due to specific characteristics of the Greater City, agricultural activities like technology intensive green house farming, floriculture, germination and animal husbandry will also develop.

SSS 3 In some sections of these settlements, activities of production industry will take place as well.

SSS 4 Sub- settlements will benefit the major infrastructure and social services provided by the Greater City.

SSS 5 Among the sub-settlements and other units of the Greater City, integrated transportation systems will be developed.

31 Mayıs 2009 Pazar

CUMHURİYET’İN “MİMARİ MİRASI”NIN PLANLAMA ARACILIĞI İLE KORUNMASI: ANKARA ÖRNEĞİ



TMMOB MİMARLAR ODASI


CUMHURİYET’İN MİMARİ MİRASI SEMPOZYUMU
26-27.02.2009

CUMHURİYET’İN “MİMARİ MİRASI”NIN PLANLAMA ARACILIĞI İLE KORUNMASI: ANKARA ÖRNEĞİ

Prof. Dr. Mehmet Tunçer – Şubat 2009
Abant İzzet Baysal Üniversitesi
Mühendislik Mimarlık Fakültesi
Mimarlık Bölümü Başkanı


Bu bildiride günümüz Ankara’sında “Cumhuriyet’in Mimari Mirası” nın planlama aracılığı ile korunmasına yönelik olarak yapılan planlama çalışmaları özetlenecek, Cumhuriyet’in “Mimari Mirası” nın korunmasına yönelik olarak “Planlama Aracılığı İle” yapılması gerekli çalışmalar önerilecektir.
Ankara binlerce yıllık birikim sonucu oluşmuş bir kenttir. Ankara ile birlikte düşünülen en önemli iki sembolik öğe “Kale” ve “Çankaya”’dır. Biri tarihi geçmişi, öbürü ise Cumhuriyet Türkiye’sini sembolize eder.
Ankara’da zengin bir kültür birikimi bulunmaktadır ve Türkiye Cumhuriyeti’nin çağdaş, modern bir “Başkent” oluşturma idealinin gerçekleştiği kenttir.

Clemens Holzmeister, Ernst Egli, Theodor Post, Hermann Jansen, Martin Wagner, Martin Elsaesser, Bruno Taut, Robert Oerley gibi yabancı mimarlar tasarımcı, eğitimci, danışman, plancı, uygulayıcı olarak üstlendikleri görevlerle genç Cumhuriyet’in mimarlığını kişisel eğilimleri doğrultusunda etkilemişlerdir. Bu dönemde daha çok, Orta Avrupa-Viyana ekolünden ithal edilen anıtsal, klasik biçimciliğe dayalı bir tür yeni-klasikçilik Türkiye mimarlığına egemen olmuştur.


Cumhuriyet Dönemi Mimari Mirası denince Ankara’da özellikle Atatürk Bulvarı üzerindeki kamu yapıları ile Meclis ve Bakanlıklar Binaları akla gelmektedir. Ankara’da koruma altında çoğu anıtsal nitelikte erken Cumhuriyet Dönemi yapıları bulunmaktadır[2]. Bunlardan bazıları şunlardır:

1. Sait Bektimur Evi : (1920’ler/Yenişehir) Irak’ın Ankara’daki ilk elçilik binası olan yapı konut işlevinden sonra bir süre dershane olarak kullanılmış, en son da lokantaya çevrilmiştir. Ulusal Mimarlık Dönemi Özellikleri göstermektedir.
2. Büyük Otel (Hasan Fehmi Ataç Apartmanı) : (1920’ler/Ulus) : Başkent’in Ulus kesiminin ilk görkemli yapılarından olan bina 4 katlıdır.
3. Ankara Palas : (1924-1928/Ulus) Mimar Vedat Tek ve Arif Hikmet Koyuncuoğlu Eseri) : Günümüzde Devlet Konukevi olarak kullanılmaktadır.
4. II. Büyük Millet Meclisi: (1924/Ulus) Mimar Vedat Tek’in eseridir.
5. Ziraat Bankası Lojmanları : (1925-1926/Yenişehir) Yenişehir Adakale’de 5 konut yapısıdır. Mimarı Gulio Mongeri’dir.
6. Etnografya Müzesi : (1925-1927/ Ulus) Arif Hikmet Koyunoğlu’nun bu anıtsal eseri Halkevleri binası yanındadır ve halen Etnografya Müzesi olarak kullanılmaktadır.
7. Halkevi Binası : (1927-1930/ Ulus) Arif Hikmet Koyunoğlu’nun bu anıtsal eseri Etnografya Müzesi yanındadır ve halen Resim Heykel Müzesi olarak kullanılmaktadır. Yarışma ile elde edilmiştir. Atatürk’ün, ilhamını eski Ankara evlerinden almasını öğütlediği Türk odası bu yapının önemli öğelerindendir. Ankara’da beton ilk defa bu binada kullanılmıştır.
8. Çocuk Esirgeme Kurumu (Kira Apartmanı) : (1926 / Ulus): Anafartalar Caddesi üzerinde, kurumun merkez binası yanında yer almaktadır.
9. Gazi Çiftliği İstasyon Binası : (1926 / AOÇ) : İlk ulusal mimarlık üslubu anlayışı ile tasarlanan simetrik yapının mimarı Burhanettin Tuncel’dir.
10. Hariciye Vekâleti : (1927/ Ulus): Arif Hikmet Koyunoğlu’nun anıtsal eseri olan bu yapı sırasıyla Hariciye Vekâleti, sonra Maliye ve Gümrük Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı’nın hizmetine verilmiştir.
11. Ziraat Bankası : (1926-1929 / Ulus) : İlk ulusal mimarlık döneminin karakteristik yapılarından olan banka binasının mimarı Guilio Mongeri’dir.
12. Musiki Muallim Mektebi : (1927-1929/ Cebeci) Eğitim seferberliğine hız verildiği ilk yıllarda Cumhuriyet’in güzel sanatların müzik dalında bir okul açması, sanata verdiği önemi göstermesi yönünden oldukça anlamlıdır. Mimar Ernst A. Egli’nin yapısı olan bu yapının amacı; batı müziği alanında bilimsel çalışmaların yapılması, yurt ölçeğinde yaygınlaşıp tanınmasını sağlayacak müzik öğretmenlerinin eğitilmesi ve Cumhurbaşkanlığı Orkestrası’na sanatçı yetiştirilmesiydi.


I. Prof. Hermann Jansen Planı (1932)’nda Yenişehir ve Eskişehir

Cumhuriyet’in 1923 tarihinde ilanı ve Ankara’nın başkent oluşu ile özellikle Atatürk Bulvarı üzerinde çoğu anıtsal nitelikte kamu yapıları yapılmaya başlanmıştır. 1925 Yılında hazırlanan Heussler Planı’nda (1/ 4000), Taşhandan İstasyona kadar uzanan kesimde, yol istikamet planı anlayışı içinde bazı planlama kararları verilmiştir. Şehremini Asaf Bey Döneminde, eski Ankara ve Sıhhiye için Karl Lorcher Planı (1927) hazırlandı, ancak Eski Ankara Planı uygulama olanağı görülmediği gerekçesiyle geri çevrildi.
1928 yılında açılan uluslar arası Ankara Şehri İmar Planı yarışması ile yarışmayı kazanan Prof. Hermann Jansen Planı 1932 yılında uygulamaya konmuştur. Bu planda; verilen en önemli kararlardan biri, eski Ankara’ya pek dokunulmayacağı, eskisinin üstüne değil yanına yeni bir kent kurulması yoluna gidileceği temel kararıdır.
1930 - 1950 yılları arasında, “Yeni Ankara” ’nın eskisi yanında kurulmasıyla kent bütününün tek ana merkezi durumuna giren Ulus ve çevresinde “ Eski Şehir - Yeni Şehir ” bağlantıları boyunca ve eski şehrin yeni kullanışlara komşu bölgelerinde spekülatif baskılar yoğunlaşmış, çeşitli yenilemeler yapılmıştır.
Ankara Kent Kimliği’nin “Erken Cumhuriyet Dönemi Batılılaşması” denilebilecek öğelerini, Atatürk Bulvarı üzerinde ve Yenişehir çevresinde bu günlere kadar gelebilmiş Erken Cumhuriyet Dönemi yapıları ve çevreleri oluşturmaktadır. Jansen 1928 yılında uluslar arası Ankara İmar Planı yarışmasıyla birinciliği kazandıktan sonra, alınan en önemli kararlardan biri, “eski şehrin korunması” ve “yeni şehrin planlanması”dır. “Yenişehir”; Cumhuriyet fikrinin ve uluslararası düzeyde Atatürk’ün yeni bir Başkent oluşturma olgusunun en önemli göstergelerinden biridir.


Fotoğraf 1. Yenişehir: Kızılay / Cumhuriyet’in Kentsel ve Mimari Mirası

Yenişehir, ağırlıklı olarak Ulus’tan Çankaya’ya doğru açılan Atatürk Bulvarı üzerinde yer seçen ve Cumhuriyet’in ideallerini simgeleyen kamu yapıları, eğitim yapıları, sağlık yapıları, finans yapıları ve diğerleri ile binlerce yıllık Eski Ankara’nın terk edilerek yeni bir “Kent Kimliği” yaratılmasına sahne olmuştur.
Yenişehir çevresinde kamusal, ticari ve konut yapıları yer seçmiş, özellikle “Saraçoğlu Mahallesi” ve “Bakanlıklar Kartiyesi” ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Külliyesi ile yepyeni ve modern bir kimlik kazanmıştır. Jansen Planı, bazı değişikliklerle de olsa 1950 ‘lere kadar Ankara ‘ nın gelişmesini yönlendirmiştir. Geniş yeşil alanlara sahip, düşük yoğunluklu caddelerin (özellikle Atatürk Bulvarı) özenle yapılmış kurumsal binaların sıralandığı, temiz, çağdaş görünümlü bir kent ortaya çıkmıştır . Prof. Jansen, 1938 yılı sonuna kadar AŞİM danışmanı olarak kaldı. Bu plan uygulanırken, ekonomide devletçilik politikası, siyasal yaşamda ise tek parti rejimi benimsenmiştir.
Jansen Planı, bazı değişikliklerle de olsa 1950 ‘lere kadar Ankara ‘ nın gelişmesini yönlendirmiştir. Geniş yeşil alanlara sahip, düşük yoğunluklu caddelerin (özellikle Atatürk Bulvarı) özenle yapılmış kurumsal binaların sıralandığı, temiz, çağdaş görünümlü bir kent ortaya çıkmıştır .
Günümüzde, Saraçoğlu Mahallesi, Bakanlık yapılarının bir kısmı ve TBMM taşınmaz kültür varlığı olarak tescil edilerek koruma altına alınmıştır. Ancak, Yenişehir kesimini oluşturan ve konut ağırlıklı pek çok yapı ile Bulvar üzerindeki 3-4 katlı ticari+büro yapılarının hemen tümü korunamayarak yıkılmış ve çok katlı olarak yenilenmiştir. Bu yenilenmenin temelinde, yıkıp çok katlı yapma isteği ve arsa spekülasyonu yatmaktadır.
Plan 1. Prof. Hermann Jansen’in Ankara Umumi Planı (Kaynak: M. Tunçer Arşivi)

II. Nihat Yücel ve Raşit Uybadin Plan Kararları (1957)

II.1. Ulus ve Kızılay Ticaret Merkezleri

Ankara nüfusunun hızlı artışı, plan kararlarının yaptırımlar getirememesi, hızlı artan iç göçlerin baskısı ile kentin gelişmesi kontrol edilememiş ve daha 1950’ lerin başında Jansen planının öngördüğü 300 000 kişilik nüfus hedefi aşılmıştır.
Planların çeşitli şekillerde yorumlanması, parça parça ele alınması ve devamlı değişikliklere uğramasına neden olmuştur. Ankara kentinin ikinci kez planını elde etmek üzere 1953 yılında İmar Komisyonu toplanarak yarışma dökümanını hazırlamıştır. 1954 ‘te açılan uluslararası yarışma jürisinde, Patrick Abercrombi, Luigi Picoinato gibi İkinci Dünya Savaşı sonrası şehir plancılığının ünlü isimleri yer almıştır. Birinciliği kazanan Nihat Yücel ve Raşit Uybadin tarafından hazırlanan ve 5720 hektarlık bir alanı kapsayan Ankara İmar Planı 1957 tarihinde onanarak yürürlüğe girmiştir.
Bu planla, hedef yılı olan 2006 yılında 750 bin nüfusa yönelik olarak Ankara’da çok geniş alanlar planlanmıştır. Bu dönemde artık Kızılay yeni bir merkez olarak ortaya çıkmıştır ve Ankara’nın “Modern / Çağdaş Kent Kimliği” nin bir göstergesi olarak mimari örneklerin sergilendiği bir arena haline gelmiştir.
Konut konusunda oluşan piyasa koşulları siyasal süreç ve plancılar üstünde önemli baskılar doğurmuştur. Jansen‘ in “Bahçelievler” düzenine göre kurmuş olduğu parselasyon ve yol düzeni içinde çok katı yapılaşmaya olanak tanınmıştır. Bunun sonucunda çok hızlı bir yıkım süreci ortaya çıkmış, bahçelievlerin yerini yüksek yoğunluklu apartmanlar almıştır. Bu gelişme şehrin yol ve altyapılarının yetersizliğine neden olmuş, sosyal tesisler yetersiz hale gelmiştir.

1957 Planı’nda “Merkez Ticaret Bölgeleri ve Protokol Sahası” başlıklı bölümde şu ibare göze çarpmaktadır;
“Şehrin ticaret sitesi; bugün Ulus Meydanı ve Saman Pazarı Semtleri ile bunları birbirine bağlıyan Anafartalar Caddesi Üzerinde toplanmıştır. Ulus’tan Yıldırım Bayazıt semti istikametinde büyük ticarethaneler ve bürolar şeklinde yeni bir inkişaf başlamıştır. Bu merkezden başka son seneler zarfında Kızılay civarında da bir ticaret bölgesi teessüs etmeğe başlamış bulunmaktadır. Bu kısımda mevcut ikametgâhlar, yerlerini yavaş yavaş büro ve ticarethanelere terk etmek mecburiyetinde kalmaktadır. Zamanla burası ekseriyetle bürolar, eğlence yerleri, lokanta, gazinolar ve perakendeci ticarethanelerle daha kesifleşecektir. Ulus değişmeyecek, esas merkez olarak kalmakta ve gelişmekte devam edecektir[3]. ”

Plan raporunda da belirtildiği gibi, 1950’li yılların sonlarına doğru Yenişehir’in gelişmesi hızlanmıştır. Bu kesimde var olan 3-4 katlı erken Cumhuriyet Dönemi yapılaşması yıkılarak önce 5-6 katlı daha sonra da 8-10 katlı olarak yenilenme süreci başlamıştır[4]. Ancak, Ulus’un şehrin ana merkezi iş alanı olarak ele alındığı ve gelişeceği belirtilmektedir.


Fotoğraf 2: Yenişehir 1960’lı Yıllarda (Foto : Sami Güner)

“Esasen imar plânı programında hâl binası, Posta caddesi, Sanayi caddesi ve Karaoğlan arasında kalan kısım yeniden etüd edilerek burada yapılacak dükkânlar ve bürolar tahakkuk etmek üzeredir. …Bu bölgeler için şimdiden bir teklif yapmak doğru değildir….Bu bölgeler halen eski ve çok bakımsız ikametgâhlardan müteşekkildir. Şehrin merkezinde olması dolayısile yerleri çok kıymetli, buna mukabil kullanılmasından dolayı elde edilen kazanç kıyas kabul etmeyecek derecede düşüktür. Bu kısımların ıslahı yoluna gidilmezse; buralara zamanla hurdacılar, tamirhaneler, ve depolar plansız olarak nüfuz edeceğinden, ileride islahı imkânsız bir çirkinlik ve Belediye hizmetleri için büyük bir müşkülat meydana çıkaracaktır. Bu bölgeleri çevreleyen yolların üzerinde bir çok yeni binalar yapılmıştır. Bu binalar aşağı yukarı bir tahta perde şeklinde bu sefaleti gizlemekte ve gözden kaybetmektedir.”

1957 Planı’nda Ulus’ta Posta Caddesi, Sanayi Caddesi ve Karaoğlan Çarşısı kesimlerinin yenilemesi önemli bir sorun olarak ele alınmıştır. Atatürk Bulvarı’na alternatif bir ulaşım aksı oluşturmak amacı ile Sulu Han üzerinden geçen bir ana ulaşım aksı planlanmışsa da, Sulu Han’ın tescil edilmesi ve koruma altına alınarak restore edilmesi ile uygulanamamıştır. Ancak bu kesimin kuzeyi büyük ölçekli kamu yapıları ile yenilenmiş (PTT, MEB, MSB vd) tarihsel doku tamamen yok olmuştur. Güneyde Sanayi Caddesi’nin doğu kesimlerinde yenileme yapılamadığından 1957 Planı Raporunda ifade edilen “Çöküntü Bölgesi” niteliği kazanmıştır.

Jansen Planı'nda Ulus, Kale ve Protokol Sahası

“Fakat işin hakikati meydandadır. Prof. Jansen’in Protokol Sahasına da giren bu bölgeler maalesef o zamandan beri doğru dürüst muhafaza edilmemiştir. Bu yüzden karşımızda ak yüzlü temiz yollu pis kokmayan bir âsarıâtika göreceğimiz yerde, bir mezbele ile karşılaşmaktayız. Mamafih bu hususta çok geç kalınmış değildir. Numaralanmamış bölgelerde bilhassa Samanpazarı ve Cebeci’nin güneyindeki Eskişehir, Kaleiçi ve Kale civarı icap ed erse Hükümet yardımı ile dahi olsa muhakkak ele alınmalı ve eski karakterini bozmadan yabancılara göğsümüzü kabartarak göstereceğimiz canlı bir müze haline sokulmalıdır[5]”.

1957 Planı Raporu, Protokol Sahası’nın korunmasını yeterli bulmamakta, bu kesimin kamusal desteklerle ele alınarak ve “eski karakterini bozmadan”, “canlı bir müze” haline sokulmasını önermektedir. Ancak, Plan Raporu’nda “Cumhuriyet Dönemi” mimarisi, anıtsal yapıları ve mahalle dokularının korunmasına yönelik herhangi bir hüküm bulunmamaktadır.
Özellikle 1960 “Kat Rejimi” planlarının uygulamaya konması ve “Kat Mülkiyeti Kanunu” nun çıkarılması, yıkılıp çok katlı yenilenmelerde müteahhit düzeninin ortaya çıkmasında önemli bir rol oynamıştır.

II.2. Devlet Mahallesi ve Diğer Resmi Binalar

“Halen Vekâletlerin bir ikisi müstesna hepsi toplu halde kendi ismiyle anılan bu semttedir. Büyük Millet Meclisi binası da bu manzumeyi tamamlamaktadır. Muhtelif Vekâletlerin günden güne artan iş hacimleri ve ihtiyaçları dolayısile saha kâfi gelmediğinden, şehrin muhtelif yerlerine dağılmış bir şekilde ek binalarda çalışmakta olan umum müdürlükler v.s. idari bürolar sıkıntılı bir durum yaratmaktadır. Memleketimizde günden güne artan iş hacminin meydana getirdiği ihtiyacın bu şekilde şehrin her tarafına gelişigüzel dağılmakta olan binalarla karşılanamayacağı ve küçümsenmeyecek bir şekilde mesken sıkıntısına sebep olduğu aşikârdır. Bunun için halen Erkânı Harbiye ve Milli Müdafaa Vekâletinin güneyinde ve Meclisin batısında bulunan ve hazineye ait bulunan bir arazi parçası Devlet mahallesinin inkişafına tahsis edilmiştir. Ankara’nın en mühim ihtiyaçlarından biri de Belediye Sarayıdır. Halen birkaç binada dağınık bir şekilde çalışmakta olan Belediye teşkilâtını bir araya getirecek çapta ve Ankara’ya yakışacak efsafta bir bina esasen mevcuttur. Bu da yeni Büyük Millet Meclisi’nin ikmâlinden sonra boşalacak olan eski Meclis binasıdır. Mevkii bakımından da fevkâlade müsait olan bu tarihi bina Belediyeye devredilirse Ankara’ya çok büyük bir kazanç olur”[6].

1957 Planı’nda bir ikisi hariç Bakanlıkların kendi adıyla anılan semtte bulunduğu, kentin çeşitli yerlerine dağınık olan ek binaları da bir araya toplanması önerilmektedir. Yeni TBMM’nin açılmasından sonra eski Meclis binasının Belediye’ye devir edilerek “Belediye Sarayı” olarak kullanılması düşünülmüştür. Bakanlıkların bir araya getirilmesi ile konut sorunu doğacağı düşünülerek, Yücel-Uybadin Planı’nda Meclis’in batısında bir alan “Devlet Mahallesi” olarak planlanmıştır. Aşırı nüfus artışları ve plan uygulama araçlarındaki yetersizliklere bağlı olarak, kentin sağlıklı gelişimi bu planla da denetlenememiştir.

Bölge Kat Nizamı Planı’nda; 1957 planındaki yoğunluklar arttırılmış, özellikle Ulus’ta tarihi çevreye uygun olmayan gabariler (yer yer 6-8 kat) verilerek, küçük tapulama parselleri birleştirilmiş ve taban alanları arttırılmıştır. Bu plan uygulamaları ile hem Yenişehir hem de Ulus kesiminde Cumhuriyet mimari mirası olarak korunması gerekli ancak koruma altına alınmamış birçok yapı yıkılarak çok katlı olarak yenilenmiştir.
Yenişehir (Kızılay) de 1970’li yıllardan buyana hızlı bir yenilenme süreci içine girmiş, Jansen döneminden buyana oluşan doku, bu süreç içinde kentsel sivil mimari örnekleri ile birlikte yok olmuştur. Yenilenme süreci içinde Kızılay Merkezi İş Alanı’na (MİA) yaklaşık 600 000 m2 alanın ilave olduğu hesaplanmaktadır. Öncelikle kent merkezi ve yoğun yerleşik alanlara sunulması gereken kentsel kamu yatırım ve kaynakları, çoğunluğun aleyhine, kentin spekülasyon ve rant amaçlı yerleşime açılan kesimlerine aktarılmakta, kent merkezinde ve yerleşik alanlarda kentsel kalite düşmekte ve çöküntüleşme süreci yaşanmaktadır. Böylece, birçok şehirde olduğu gibi Ankara’da da Cumhuriyet’in “Mimari Mirası” da savurganca yok edilmiş ve edilmeye devam etmektedir.

II.3. Cumhuriyet Mimari Mirası’nın Yok Edilmesine Bazı Güncel Örnekler

II.3.1. Körfez Lokantası

Eşref Özand evi olarak inşa edilen ve Körfez Lokantası olarak son dönem anılarında yer alan yapının yıkım süreci bir yapının tescil edilmesine rağmen korunamamasına iyi bir örnektir.
“... Erken dönem Cumhuriyet yapılarından olduğu,19.04.1996 gün ve 428 sayılı ilke kararlarına göre incelendiği, söz konusu yapının günümüze kalmış nadir örneklerden olduğu ve yapı + yol ilişkisi açısından bir dönemin planlama yaklaşımının göstergesi olduğundan, ayrıca çaprazında bulunan 1062 ada 2 parseldeki tescilli yapıya ( Şimdi ki Mado Pastanesi) ve parseline bitişik olduğundan bu yapı ile birlikte çevreyi tamamlayıcı niteliği bulunduğundan özgün hale getirilerek 1062 ada 8 parseldeki yapının tescil edilmesine [7].”

Bugün bu kararı geçersiz kılan ise, sahiplerinin 2 katlı “Eşref Özand Evi” yerine, 8 katlı “Özand Ticaret Merkezi” yapabilmek için 1997 yılında başlattıkları “hukuki (!)” süreçtir. Bu hukuki mücadelenin sonunda kazanan ise, biri sekize katlayan “Özand Ticaret Merkezi” rantı iken, kaybeden kentimizin oluşması sürekli engellenen kimliği ve hafızası olmuştur.

Koruma Kurulu kararının bozulma gerekçesi “....içinde bulunduğu yakın çevre veya taşıdığı özellikler bakımından ‘Korunması gerekli Taşınmaz Kültür Varlığı’ tanımına uygun nitelikte olmadığıdır. Bu alıntı, yapının döneminin mimari özelliklerini yansıtan bir örnek olmadığı, sıradan (!) bir yapı olduğu anlamına gelmektedir. Körfez Lokantası’na ev sahipliği yapan bu yapının, 70 yıllık sürekliliği ve hafızalarımızdaki yeri bu sıradanlığı aşmaya yetmemiş, benzer şekilde Milka’da, Bulvar Palas’da, Kızılay Binasında, Gölbaşı Sinemasında yetmediği gibi yıkılmıştır. Mimarlar Odası açıklamasında ; “..bir yapının kent ve kentliyle olan ilişkisini doğru değerlendirebilecek hukuki süreçler oluşturabilmek için hafızamızın ve kimliğimizin daha ne kadarını kurban etmemiz gerekecek?[8] diye sormaktadır.


Yıkılan Endüstri Mirası : Havagazı Fabrikası

II.3.2. Havagazı ve Elektrik Tesisleri

Birkaç on yıldır Başkent Ankara’da tarihsel/kültürel ve doğal çevrelerimiz rant uğruna katledilmektedir. Özellikle Cumhuriyet Dönemi yapılarının yıkımına yönelik uygulamalar dikkat çekicidir. Bu tahribatın, son örneği Cumhuriyetimizin gelişme, kalkınma ve çağdaşlaşma, uygar bir ülke olma hayallerinin somut örneklerinden olan “Havagazı Fabrikası” nın yıkımıdır[9].

Havagazı Fabrikası 1957 Yücel-Uybadin Nazım İmar Planı Raporunda aşağıdaki şekilde yer almaktadır;

“Elektrik ve havagazı tesislerinin bugünkü yerinden kaldırılması meselesi zaman, zaman mevzubahis olmuştur. Fabrikaların durumu yakından tetkik edildiği zaman bu işin ne kadar müşkül ve masraflı olduğu görülür. Bugünkü vaziyetin, ihtiyacı karşılamamasına rağmen imkânsızlıklar yüzünden herhangi bir ilave ve tadilata fırsat bulunmamaktadır. Bu sebeple, müstakbel inkişaflarda azami tasarruf yoluna gitmek lazım gelecektir. Bu da, tesisleri olduğu yerde muhafaza etmekle kabildir. Ancak, fabrikaların bu günkü sahası havagazı tesisleri bakımından, ancak gelecekteki beş senelik bir ihtiyacı karşılamaya müsaittir. Bu müddetin hitamında havagazı tesislerinin yeni bir sahaya nakli icap edecektir. Fabrika ile yapılan temaslarda bu tevsi için en az 10 Ha.lık bir sahaya ihtiyaç olacağı anlaşılmıştır….Yeni havagazı fabrikası için idarece iki yer düşünülmektedir. Kayaş ve Güvercinlik civarı..”

1929 yılında yapılan ve 61 yıl hizmet verip kapandıktan sonra harabeye dönüşen Maltepe Havagazı Fabrikası ve Elektrik Santrali’nin yıkılacağı haberlerinin çıkması, başta TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi olmak üzere, büyük eleştirilerle karşılanmıştı.
Maltepe Havagazı Fabrikası, 1991 yılında alınan Yüksek Kurul kararı ve daha sonra açılan tüm karşıt davalara son veren Danıştay’ın 1993 yılında aldığı bir kararla kesinleşen “Yerinde Korunması” gerekli “Sanayi Arkeolojisi” niteliği taşıyan bir kültür mirası sıfatını kazanmıştır [10]. Ancak, Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından bu kararlar yok sayılmış ve adı geçen yapıların koruma zırhı kaldırılarak yıkım kararı alınabilmiştir. Fabrika 14-15.06.2006 tarihinde gözlerden uzak olabilmek amacı ile gece yarısı yıkılmıştır.

…”Ülkemizde Atatürk’ün deyimiyle ‘çağdaş medeniyet düzeyine’ ulaşamamış toplumsal eğitim ve kültür seviyesi, kültür mirasımızın yeterince takdir edilmesini engellemekte, Havagazı Fabrikası gibi harap duruma düşmüş ama değerli bir endüstri mirasının da ‘halkın seçtiği Belediye yönetimince’ elden çıkarılmak istenmesine yol açabilmektedir. Toplumumuzun sivil örgütlenme, uzlaşı ve kurumsal işbirliği kültürünün eksik olması da, böyle bir yapının doğru zamanda onarılması, korunması ve değerlendirilmesine yönelik proje uygulamalarının hayata geçmesini engellemiş, bizi bugünlere getirmiştir. Koruma Kurulu olarak bu yaralara tuz basmak yerine, bu kültür varlığının DOĞRU ŞEKİLDE, uzmanlarının bilimsel katkılarıyla ve hukuki – demokratik süreçler izlenerek değerlendirilmesi için çözüm olacak kararlar üretmenizi bekliyoruz…[11]


Fotoğraf 3: Ankara Havagazı Fabrikası Yıkımı
(Kaynak . http://www.ntvmsnbc.com/news/376729.asp)

Çağdaş ve medeni ülkelerde bu tür “Tarihsel/Kültürel Değerler”, “Sanayi Devrimi Ürünleri”, “Kentsel Anı Noktaları”, ‘özenle korunup, onarılmakta, gerekli ise yeni kullanımlar verilmekte ve çağdaş yaşama yeniden katılmaktadır.

1964 yılında ülkemizin de katıldığı “VENEDİK TÜZÜĞÜ” ilkeleri de bunu gerektirmektedir. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununa göre de bu tür yapılar korunması gerekmektedir. Çünkü bu tür yapılar Cumhuriyet’in kalkınma hamlesini, azmini, o dönemin zorlukları içinde neler başarılabileceğini göstermektedir.

Benderesi ve Hisar 

II.3.3. Ulus Tarihi Kent Merkezi

1980 yılında, Ankara Ulus Tarihi Kent Merkezi ve yakın çevresinde 150 hektarlık bir alan içindeki tüm nazım ve uygulama imar planlarının yürürlüğü durdurulmuş ve yeni bir koruma amaçlı imar planı yapımına karar verilmiştir[12].
Bu karar ile Ankara’da I. derece, II. derece ve III. derece kentsel ve arkeolojik sit alan sınırları, tarihi ticari bölge ve etkileme geçiş alanları belirlenmiş ve “Geçit Dönemi Koruma Geliştirme Planı” onaylanmıştır [13]. Bu karar eki listede, Osmanlı dönemi yapıları ve Cumhuriyet mirası anıtsal yapılar ağırlıkta olmak üzere özellikle Atatürk Bulvarı (Bankalar Cad.) üzerindeki yapılar koruma altına alınmıştır.
Sit kararı alınması, 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu Madde 17’si uyarınca bu alanlarda yürürlükte olan imar planları uygulamasını durdurmakta ve bu alanlarda “Koruma Amaçlı İmar Planlarının” yapılması yükümlülüğünü belediyelere vermektedir.
Büyükşehir Belediyesi tarafından 1986 tarihinde açılan “Ulus Tarihi Kent Merkezi Çevre Düzenleme Yarışması” sonucunda yarışmada birinciliği kazanan Prof. Dr. Raci Bademli başkanlığındaki ODTÜ Proje Ekibi ile yapılan sözleşme gereğince “Ulus Tarihi Kent Merkezi Koruma Islah İmar Planı” hazırlanmıştır. Ankara Ulus Tarihi Merkezi’nin korunmasına yönelik olarak düzenlenen ve o dönemde bir “Çevre Düzenleme” projesi olarak nitelendirilen ulusal yarışma, ülkesel ölçekte kısmen uygulanma olanağı bulabilmiş nadir projeler arasında anılmaktadır.
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından 2006 yılında hazırlanan “Ankara Tarihi Kent Merkezi Yenileme Alanı 1/5000 Ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı” ve “1/1000 Ölçekli Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planları”[14] ve eki Plan Notları, Ulus’taki Cumhuriyet mimari mirasının özellikle 1960’larda yarışma ile elde edilenlerin bir kısmını ortadan kaldırmaya yönelik kararlar içermektedir.

5366 Sayılı “Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanunun Uygulama Yönetmeliği”nin amaç bölümünde;
“…yıpranan ve özelliğini kaybetmeye yüz tutmuş; kültür ve tabiat varlıklarını koruma kurullarınca sit alanı olarak tescil ve ilan edilen bölgeler ile bu bölgelere ait koruma alanlarının, bölgenin gelişimine uygun olarak yeniden inşa ve restore…" edilmesine ilişkin usulleri belirlemektedir.

Ankara Büyükşehir Belediyesi 15.07.2005 tarihinde, 5366 Sayılı Kanun uyarınca, Ulus’un da içerisinde bulunduğu Ankara Tarihi Kent Merkezi’ni “Ankara Tarihi Kent Merkezi Yenileme Alanı” olarak ilan etmiştir.
Yenileme alanı sınırı belirlenirken;
1. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Ankara Bölge Kurulu’nun 954 Sayılı Kararı ile uygun bulunan “Ulus Tarihi Kent Merkezi Koruma-Islah İmar Planı” ile
2. Gene aynı Kurulun 9280 sayılı Kararı ile uygun bulunan “Ankara Eski Kent Dokusunun Planlanması, Sağlıklaştırılması ve Koruması Projesi” nin,

Plan onama sınırları, “Yenileme Alanı Sınırı” olarak kabul edilmiş ve bu sınır Bakanlar Kurulu kararı ile kabul edilmiştir[15].

1/5000 ve 1/1000 Ölçekli Koruma Amaçlı İmar Planları’nın amacı; “Tarihi Kent Merkezi’ndeki işlevsizleşme ve çöküntüleşme sorunlarına planlama yaklaşımı içinde çözüm yolları geliştirmektir. Bu kapsamda, bölgenin ticari, turistik ve kültürel gelişimine uygun olarak restore ve yeniden inşa edilmesi yoluyla konut, ticaret, kültür, turizm ve sosyal donatı alanlarının ve bu amaçlara uygun yeni ulaşım kararlarının oluşturulması hedeflenmektedir”. (Plan 2)
“Taşhan Kapalı Çarşı” alanı yapılması planlanan alanda “İşlevsizleşme” ve Çöküntüleşme” sorunları yaşanmadığı, aksine Ulus merkezinin en canlı ve yaşayan kesimi olduğu gözlemlenmektedir. Bu nedenle; büyük bir ekonomik kayba, kentsel bellek kaybına, Cumhuriyet mimari mirasının yıkımına, çalışanların ve kiracıların işsiz kalma gibi büyük sosyal sorunlara neden olacağı açık olan bu “Özel Proje Alanı”, açılan davalar sonucu hukuken de uygun bulunmamış ve Ulus Planı’na yürütmeyi durdurma kararı verilmiştir[16].

II.3.3.1. Ulus İşhanı ve Beden Terbiyesi Binası

Ulus İş Hanı ve Beden Terbiyesi Binası[17], Anafartalar Çarşısı ve Gümrük Müsteşarlığı Binası[18] ile Ulus Sebze Hali[19]; “Ulus Meydanı Ve Yakın Çevresi Özel Proje Alanı” nda kalmaktadır. 5862 Ada 1 Parseldeki Ulus İşhanı, Planda korunmuş ve Turistik Tesis İşlevi verilmiştir. 5862 Ada 1 Parsel Planda Y 45 envanter numarası ile tescillenmiştir. Yapının bütününü oluşturan Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü binası ise tescillenmemiş ve koruma altına alınmamıştır.
Ancak, süresinde yapılan itirazlar Ankara BŞB Meclisi’nin 17.08.2007 Tarih ve 2127 Sayılı Kararı ile reddedilmiş ve yürütmenin durdurulması ve iptali talebi ile bu dava açılmıştır.


Fotoğraf 4. Ulus İşhanı


T.C. Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü tarafından 1952 yılında düzenlenen “İş Hanı ve Ulus
Meydanının Düzenlenmesi’’ konulu proje yarışması müellifleri dönemin tanınmış mimarları
Orhan Bozkurt, Orhan Bolak ve Gazanfer Beken ‘dir.
Ankara kentinin belleğinde önemli bir yere sahip olan yapı kompleksi, 1952–1953 yılları arasında Emekli Sandığı’nın İş hanı ve Ulus Meydanı’nın düzenlenmesi için açtığı yarışma sonucunda elde edilmiştir. 1927 yılında yapılan ve Ulus Meydanı’nın simgesi Zafer Anıtı (Atlı Atatürk heykeli) ve 1950’li yıllarda yapılan bu yapılar ile Ulus Meydanı, “Meydan” kimliğini kazanmıştır[20].
Ulus İş Hanı, Erken Cumhuriyet’in ulusal ve uluslararası mimarlık üsluplarından sonra 1950’ler mimarlığının modern çizgisini temsil eden simge yapılardan birisidir. Bu dönemde giderek aratan yeni ticari büro ve alışveriş mekânı gereksinimlerini karşılamak amacıyla inşa edilmiştir.
Yapının, üç tarafındaki yolların da yarattığı karmaşık kentsel çevreye karşın, sokaklarla ve Meydan ile kurduğu ilişki, yüksek büro bloğunun hafif gerilimli düzenlenişi gibi özellikleri ile Cumhuriyet Dönemi mimarlık tarihi değerlendirmelerinde önemli bir belge niteliği taşımaktadır. Aynı zamanda yoğun ve aktif olarak kullanımının sağladığı ekonomik değer de göz ardı edilmemelidir.

Çarşı kompleksinde yer alan diğer yapılarla birlikte Ulus İş Hanı önemli bir anı değeri de taşımaktadır. Bu yapı da, yukarıda söz edilen bütün bu özellikleri ile yapı taşınmaz kültür varlığı olarak değerlendirilmeli ve mimarlık tarihimizin önemli örneklerinden birisi olarak korunmalıdır. Mimari olarak aynı anda yarışma ile elde edilmiş ve birbirinin tamamlayıcısı olan Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Binası ile yanındaki, Ulus iş merkezi yapılarından birinin koruma altına alınarak diğerinin yıkılması anlamsızdır. Tescilli olmamasına rağmen, korunması gerekli yapıların koruma alanında önemli bir yere sahip kamu kurumu niteliğindeki yapıların yıkımı hem ekonomik açıdan hem de kent tarihindeki yeri açısından doğru bulunmamaktadır.
Üç bir tarafındaki yolların, dolayısıyla yakın kentsel çevresinin oldukça zor ve karmaşık verilerine rağmen; oluşturduğu iç avlular, sokaklarla kurduğu ilişki, Meydan’a, Heykel’e karşı tavrı, yüksek büro bloğunun hafif gerilimli yapısı ve benzeri unsurlar yapıya adeta bir ‘Kentsel Yapı’ statüsü kazandırmaktadır. Yapı, yakınçağ mimarlık tarihimiz açısından son derece önemli düzeyde bir belge değerine sahiptir. Aynı zamanda halen aktif bir şekilde kullanılması dolayısıyla işlevseldir ve ekonomik değeri vardır.
“Son 50 yılın Ankara’sında yaşayıp da bu çarşı kompleksinde yer alan Mişmiş Kuruyemişin sakızlı, fıstıklı dondurmasını, Akman bozasını bilmeyen herhalde çok az insan vardır. Bütün bunlar yapının ciddi bir anı değerine sahip olduğunun işaretleridir.”
Kısacası 50 yıldır yukarıda bahsedilen 2 yapıdan daha çok Ulus Meydanı’nı ‘Meydan’ yapan bu yapı, bir kültür varlığıdır ve özenle korunmayı hak etmektedir.


Plan 2. Ankara Tarihi Kent Merkezi Yenileme Alanı Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı İçinde Ulus Meydanı Çevresi (1/2000 Ölçekten Küçültülmüştür) (Kaynak: M. Tunçer Arşivi)

II.3.3.2. Anafartalar Çarşısı Ve Gümrük Müsteşarlığı Binası (1967) [21]

Ankara İmar ve Emlak İşletmesi T.A.Ş.tarafından 1967 yılında düzenlenen mimari proje yarışması sonucunda elde edilen projenin müellifleri dönemin tanınmış mimarlarından Ferzan Baydar, Affan Kırımlı, Tayfur Şahbaz’dır.
Çarşı yapıları, Hisarönü Caddesi üzerinde özel bir konuma sahiptir. Çarşı-İşhanı bloğu ile Büro binasının yalın ve kübik özellikleri, henüz çok yeni bir uygulama olan giydirme cephe malzeme ve teknolojileri ile yapıldığı dönemin tasarım anlayışını yansıtan bir belge niteliği taşımaktadır.


Fotoğraf 5: Yıkılmak İstenen Anafartalar Çarşısı ve Gümrük Müsteşarlığı Binası
(Kaynak : http://www.mimarlarodasiankara.org/?id=1480)


Aynı zamanda Ankara’nın ilk yürüyen merdivenin de bu yapıda bulunması anı değerini de güçlendirir. Binanın önemini artıran bir diğer özelliği ise ekonomik değeridir. Bu özellikleri ile Ulus Meydanı’ndaki “Cumhuriyet Mimari Mirası” olarak korunması gereken yapılar arasında yer almalıdır.
Gerek Çarşı/İşhanı Bloğunun, gerekse yüksek Büro Binasının sade kübik yapıları, katıksız Mies Vander Rohe’vari tavırları, gerek o dönem için çok yeni olan alüminyum giydirme cephe malzeme ve teknolojileri ile döneminin tasarım anlayışını ustaca yansıtan birer belge niteliğindedir. Anafartalar Çarşısı da dönemin modern mimari anlayışını temsil etmekte ve Ulus Meydanı’nı ‘Meydan’ yapan bu yapı, bir kültür varlığıdır ve özenle korunmayı hak etmektedir.


II.3.3.3. Ulus Sebze Hali (Ankara Hali) (1937)[22]

Arsa alanı 3.086,00 m2 olup, üzerinde 32,00 m2 ve 64,00 m2 büyüklüklerinde 44 adet bağımsız bölüm numaralı toplam 1440,00 m2 kapalı alana sahip dükkânlar ile orta sergi olarak ifade edilen Halin orta kısmında 14 adet, 8 m2’lik üstü kapalı, yanları açık olan, toplam alanı 112,00 m2 yarı kapalı alan mevcuttur.
Hal Binası ünlü Avusturyalı mimar Robert Oerley’nin tasarımıdır. Viyana’da çok sayıda dikkate değer binası bulunmaktadır. Yapım gereksinmesinin özellikle yeni başkent Ankara’da hızla artması, buna karşılık mimar sayısının yeterli olmaması nedeniyle 1927’den sonra yeniden bir yabancı mimarlar egemenliği dönemi başlar.
1929 Tahtakale yangını sonrasında açılan Posta Caddesi’nin Doğu ucundaki yapı, 1937 yılında Robert Oerley tarafından tasarlanmış ve uygulanmıştır. Dolayısıyla 77 yıldır bütün Ankara halkının ucuz alışveriş yapabildiği, Ulus’u ‘Ulus’ yapan ve ticaret canlılığını artıran Hal Binası her şeyden önce işlevsellik değerine sahiptir. Posta Caddesi’nin doğu ucundaki yapı, Hal Binası etkileyici lineer düzeni, betonarme teknolojisinin henüz çok yeni olduğu bir dönem olmasına karşın geniş betonarme saçakları ile 80 yıl öncesinin tasarım anlayışını yansıtan yapı önemli bir belge değeri taşımaktadır. Yapının geçmişten günümüze yoğun bir kullanıma sahip olması da anı değerini güçlendirmektedir.


Fotoğraf 6: Ulus Sebze Hali
(Kaynak : http://www.mimarlarodasiankara.org/?id=1480)

Yapının son derece etkileyici lineer düzeni ve 1937 gibi henüz betonarme teknolojisinin çok yeni olduğu bir dönemde tasarlanması dahi zor olan güçlü göğe doğru açılan geniş betonarme saçakları gibi unsurları, yaklaşık 80 yıl öncesinin tasarım anlayışını yansıttığı için ciddi bir belge değerine sahiptir.
Doğrusu Hal gibi çok yoğun bir kullanıma sahip bir yapının anı değeri de aynı oranda yüksektir. Öte yandan yapının işlevinden kaynaklanan trafik sorunu aslında Ulus’un genelinden bağımsız değildir. Böyle olmasa dahi yapının kültürel önemini hiçbir şekilde azaltmamaktadır. Bu yapı da “Cumhuriyet Mimari Mirası” olarak onarılmalı ve çevresi yayalaştırılarak korunmalıdır.

II.3.3.4. Ulus Meydanı’nın Tarihsel Kimliği’nin Sürdürülmesi

Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi’nin 14 Ocak 2005 tarihinde, 1989 yılında onaylanan Ulus Tarihi Kent Merkezi Koruma Islah İmar Planı’nın iptaline yönelik aldığı karar neticesinde yıkılma olasılığı bulunan binaların tescili için Mimarlar Odası Ankara Şubesi tarafından Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kuruluna başvurulmuştur.

Tescil için başvurulan binalar;
1. Akbank/Eski Lozan Palas/1920-1930
2. Türk Vakıfları Araştırma Merkezi / İlk Etibank /1935
3. Ankara Hali / 1937
4. Ankara Belediyesi / Belediye Ticaret Evi / 1947
5. Ulus Meydanı İşhanı / 1954
6. Modern Çarşı/1957
7. Anafartalar Çarşısı / 1967
8. Ulus Meydanı, Çarşı ve Büro Binaları / 1967

Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’na tescil için başvurulan yapılardan sadece Akbank /Eski Lozan Palas ile Türk Vakıfları Araştırma Merkezi / İlk Etibank yapıları taşınmaz kültür varlığı olarak tescil edilmiştir.

Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu, tarihi değeri olan yapıları tescillemiş, diğerleri için yetki alanına girmediğinden tescil kararı verememiştir[23]. 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nda, Cumhuriyet Mimari Mirası, modern mimarlık örnekleri ve yarışma ile elde edilmiş yapıların korunmasına ilişkin bir madde bulunmaması nedeni ile yapılar koruma altına alınamamıştır. Kaderine terk edilen Havagazı Fabrikası, kent merkezine adını veren Kızılay Binası gibi önemli yapılar zaman içinde yok edilmişlerdir. Bu tür mimari, anı, özel bir konum taşıyan yapılara ilişkin bir düzenlemenin yapılması gerekliliği de bulunmaktadır.

Ankara, günümüze kadar özgün ve önemli planlama kararlarına sahne olmuş, bu kararlar doğrultusunda üretilen yapılar ve kentsel mekânlar ile günümüzdeki görünümüne kavuşmuştur. Ankara’nın önemli odaklarından birisi olan Ulus Meydanı ve çevresindeki yapılaşma süreci Geç Osmanlı Dönemi’nde başlamış ve Erken Cumhuriyet Dönemi’nde (1923-1950) devam etmiş, daha sonra 1950’lerin toplumsal ve ekonomik koşullarına uygun dönüşümün özelliklerini taşıyarak sürmüştür. Bu süreç sonucunda Ulus Meydanı, 20. yüzyıl boyunca Türkiye’de üretilen yapılı çevrenin farklı mimarlık anlayışlarını barındıran ve sergileyen bir bölge olarak önem kazanmıştır. Ulus Meydanı ve çevresindeki yapılar, kültürel kimliğin ve kent belleğinin önemli bileşenleri olarak varlıklarını sürdürmüşlerdir.

Ulus’un belirleyici özelliklerinden birisi, çok katmanlı bir yapı barındırıyor olmasından kaynaklanmaktadır. Ulus’a sadece bir fiziksel düzenleme değil, aynı zamanda sosyal, ekonomik, kültürel düzenlemeler içeren bir süreç olarak bakılmalıdır.

“Ankara Tarihi Kent Merkezi Yenileme Alanı 1/1000 Ölçekli Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı”, Plan Raporu’nun 3.2.8. Meydanlar Bölümü’nde Ulus Meydanında yapılması öngörülen kararlar yer almaktadır.

 Buna göre;
“Ulus Meydanının vurgulu bir biçimde ortaya çıkarılması, etrafındaki ticari ve diğer aktivitenin varlığını sürdürmesine bağlıdır. Meydanın, kamu kurumları, bankalar, otel gibi turistik ticari alanlar, müzeler, bütün şehre hitap eden iş hanları ve düşük gelir gruplarına yönelik perakende ticaret alanlarının kesişiminde bulunan stratejik bir noktada yer alması tarihsel kimliğini oluşturan temel bir unsurdur. Ulus Meydanının bundan böyle de söz konusu tarihsel kimliğini sürdürmesi ilkesi benimsenmiştir”[24].

Ulus Meydanı’nın etrafındaki ticari ve diğer aktivitenin varlığını sürdürmesi, tarihsel kimliğinin sürdürülmesi ilkesi benimsenmesine rağmen, Ulus’un merkezi iş alanı niteliğini oluşturan çok önemli yapıların plan kararı olarak yıkılması kararı Planın kendi iç çelişkilerinden biri olarak ortaya çıkmıştır. Bu Plan; Ulus’ta var olan Cumhuriyet mimari mirasının planla nasıl “korunamayacağına” da iyi bir örnek olarak görülebilir.

“Bu kapsamda Meydanın temel mekânsal değerlerini erken Cumhuriyet dönemi yapılaşmalarıyla kazandığı; 1950’li yıllardan itibaren Meydan çevresine yapılan yapıların “meydan”a katkısının sınırlı kaldığı ve hatta bazı örneklerde olumsuz sonuçlarının da olduğu belirlenmiştir. Söz konusu yüksek yoğunluklu yapılaşmanın Kale-Ulus-İstasyon görsel ilişkisini imkânsız kıldığı da başka bir gerçektir”[25].

“Erken dönem Cumhuriyet yapılarından olan “hal” binasının da arasta halinde yeniden tasarlanması ile bu çarşı sistemine ekleneceği ve Tarihi Ticaret Alanının bitimini tarif eden Sulu Han ile Ulus Meydanı çarşı sistemini bütünleştireceği öngörülmüştür. “Taşhan Kapalı Çarşısı” konsepti çerçevesinde birlikte ele alınan yapı grubunun doğal zeminde mevcut cadde ve sokaklar korunarak 2 ve 3 üncü katlardaki geçitlerle sürekliliğinin sağlanması yaklaşımı benimsenmiştir. Buna paralel olarak, Çarşının geleneksel Türk çarşısı unsurlarından olan “han”ların bir araya gelmesinden oluşması da uygun bulunmuştur.”


Plan Raporu’nda; 1950’li yıllardan itibaren yapılan yüksek yapıların Ankara Kalesi’nin oluşturduğu vistayı kaybederek, Ankara Kalesi, Hacıbayram Camii ve çevresindeki tarihi doku ile ilişkisinin koptuğu ileri sürülmektedir. Ulus İşhanı yüksek kitlesinin, Sümerbank Binası ile uyum yerine, Anafartalar Çarşısı ve Gümrük Müsteşarlığı Binaları ile birlikte önceki dönemin tüm yapılarını ve mekânlarını kitlesel olarak ezdiği, Ankara Kalesi ve Ulus’un İstasyon tarafından engellendiği belirtilmektedir. Bu gerekçelerin, Ulus’ta 40 yıldan beri oluşmuş ve modernleşmenin, modern mimarlığın temsilcileri olan ve her biri yarışma ile elde edilmiş yapıların yıkılmasına amaç olarak Plan kararı haline getirilmesi, şehircilik ilkeleri, sanat tarihi ve mimarlık tarihi açılarından da doğru bulunmamaktadır. Bu gerekçeler ve Plan Kararları alanın tarihsel dokusu ve tarihsel gerçeklerle örtüşmemektedir[26].

III. Sonuç ve Öneriler

Ülkemizde, başta Başkent Ankara’da olmak üzere pek çok kentte korunması gerekli Cumhuriyet Dönemi anıtsal yapıları, sivil mimarlık örnekleri, konut yerleşme dokuları ve diğer kültürel varlıklar ile giderek yok olmaktadır. Bu yok oluşun başlıca nedenleri arasında yerel yönetimlerin hazırladıkları nazım ve uygulama imar planlarında, Cumhuriyet Dönemi taşınmaz kültür varlıklarının korunmasına değil, yenilenmesine yönelik aldıkları kararlar ve kentsel rant kaygısı bulunmasıdır. Ancak, bireysel rant kaygıları dışında yapıların eklentilerle, yol genişletme ve yeni yol açılması, eskime ve köhneme nedeni ile yıkılarak yenilenmesi gibi nedenlerle elden çıktığını söylemek olasıdır.

Cumhuriyet’tin ilanından sonra yapılmış ve büyük ölçüde batılılaşmanın etkisi altında şekillenen mimari ve çevresel özellikle tek yapı ve dokulardan anıtsal nitelikte olanların dışında büyük ölçüde yasal koruma altında (tescillenmemiş ve belgelenmemiş) olmaması da başlıca korunamama nedenidir.

Ankara örneğinde; Hermann Jansen Planı ve Yücel Uybadin Planı kararları incelendiğinde; Cumhuriyet Dönemi mimari eserleri ve kentsel dokuları hakkında 1960’lı yıllara kadar herhangi bir koruma kaygısının bulunmadığı söylenebilir. Hatta 1957 Planı ve 1960 Kat Rejimi Planı’nda, Yenişehir kesiminin merkezi iş alanı olarak geliştirilmesi önerilmiş ve yıkılıp yenilemelerle 4-5 katta 6-10 kata çıkarılmasının yolu açılmış ve yapılar parsel parsel yıkılarak yenilenmiştir.

Ankara‘ da çevre ölçeğinde eski eser saptama ve belgeleme (tespit ve tescil) çalışmaları, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından ilk olarak 1964 yılında yapılmış ve 1/1000 ölçekli haritalara envanter numaraları ile işlenmiştir. Bu çalışmalar sonucunda Cumhuriyet’in mimari mirası olan yapıların anıtsal olarak nitelendirilebilecek birçoğu da koruma altına alınmıştır. Bu çalışmalar 1972 yılında tekrarlanmış, aynı envanter numaraları kullanarak ve bazı yapılar tescilden düşürülerek yeni bir tescil listesi hazırlanmıştır.

Cumhuriyet’in mimari mirası olarak nitelendirilebilecek birçok yapının korunması düşünülmediği, ya da üzerindeki çok katlı imar kararları nedeni ile korunmasının mümkün görülmediğinden saptama ve belgeleme çalışmalarında değerlendirilmediği söylenebilir. Ayrıca, saptama ve belgeleme çalışmaları Kültür (ve Turizm) Bakanlığı’nın birimleri tarafından yapıldığından ve bu birimlerin kendi elemanlarının uzmanlıkları açısından genellikle “Kentsel Sit”, “Arkeolojik Sit” ve “Doğal Sit Alanları” nda bu çalışmalarını gerçekleştirdikleri düşünülmelidir. Dolayısı ile erken Cumhuriyet döneminde gelişen mahalleler, ticari alanlar ve sanayi alanları genellikle bu çalışmaların dışında kalmakta ve belirgin anıtsal örnekler dışında korumaya yönelik ilk adım olan bu çalışmalar gerçekleştirilmemektedir.

Yasal olarak da bu yapı ve dokuların korunmasına yönelik bir yaptırım bulunmamaktadır. 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nda yer alan “korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları” şunlardır[27]:

a) Korunması gerekli tabiat varlıkları ile 19 uncu yüzyıl sonuna kadar yapılmış taşınmazlar,
b) Belirlenen tarihten sonra yapılmış olup önem ve özellikleri bakımından Kültür ve Turizm Bakanlığınca korunmalarında gerek görülen taşınmazlar,
c) Sit alanı içinde bulunan taşınmaz kültür varlıkları,
d) Milli tarihimizdeki önlemleri sebebiyle zaman kavramı ve tescil söz konusu olmaksızın Milli Mücadele ve Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunda büyük tarihi olaylara sahne olmuş binalar ve tespit edilecek alanlar ile Mustafa Kemal ATATÜRK tarafından kullanılmış evler.

Ancak, Koruma Kurullarınca mimari, tarihi, estetik, arkeolojik ve diğer önem ve özellikleri bakımından korunması gerekli bulunmadığı karar altına alınan taşınmazlar, korunması gerekli taşınmaz kültür varlığı sayılmazlar.

Hükümleri bulunmaktadır. Yani, bir taşınmazın “19. yüzyıl sonuna kadar yapılmış” olması ya da Bakanlık tarafından korunmalarına “gerek görülmesi”, “sit alanı içinde” bulunmaları korunma kriteridir. Bu durumda diğer yapılar ve hatta mahallelerin planlama ve imar sürecinin içinde yok olmaları çok kolaylaşmaktadır.
Cumhuriyet’in Mimari Mirası’nın halen sürmekte olan yok olma sürecini durdurabilmek ve koruma altına alabilmek amacı ile aşağıdaki önlemler alınmalı ve gerekli çalışmalar yapılmalıdır:

1. Ülke çapında Cumhuriyet’in Mimari Mirası tek yapı ve çevresel örneklerinin ve kentsel çevrelerinin üniversiteler, odalar, sivil toplum kuruluşları tarafından saptanması ve belgelenmesi gerekmektedir.

2. Gerekli yasal düzenlemeler yapılarak, korunması gerekli taşınmaz kültür varlıkları kapsamına “Cumhuriyet’in Mimari Mirası”, “Cumhuriyet Kentsel Siti” , “Endüstri Mirası” vb. kavram ve tanımlar ilave edilmelidir.

3. Tek yapı, doku ve çevre ölçeklerinde saptama ve belgeleme çalışmaları sürerken var olan ve Cumhuriyet’in mimari mirasını tehdit eden imar planları “Koruma Amaçlı” olarak yeniden ele alınmalı ve gerekirse yürürlükleri durdurularak iptal edilmelidir.

4. Üst ölçeklerden (1/100 000, 1/25 000), uygulama ölçeğine kadar (1/1000) giden tüm plan düzeylerinde “Cumhuriyet’in Mimari Mirası” nın korunması ve geliştirilmesine yönelik stratejiler, politikalar ve plan kararları alınmalıdır.

5. Hızlı gelişen kentlerde tarihsel çekirdeği korumak amacı ile kent merkezini dışa yönlendirici ve dağıtıcı (desantralizasyon) politikalar uygulanmalı ve Cumhuriyet Dönemi yapılaşmış kesimi üzerindeki baskıların azaltılması hedeflenmelidir.

6. Koruma kararlarının uygulanması amacı ile tıpkı kentsel sit alanlarına yönelik olarak alınan parasal ve örgütsel öneriler “Cumhuriyet Kentsel Sit” i denilebilecek alanlarda da alınmalıdır.


KAYNAKLAR

Jansen, H., 1937, “Ankara Şehri İmar Planı”, Alaattin Kral Basımevi.
Aslanoğlu, İ. (Akademik Koor.), Ergut, A., E., Güvenç, Ö., G., Bancı, S., Şahin, F.R. 2005, “Bina Kimlikleri: Ankara”, Cumhuriyetin 25. Yılı, TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi, Mayıs
“Bilirkişi Raporu, 2007/1411”, Ankara 4. İdare Mahkemesi Başkanlığı, Tunçer, M., Akpolat, M., Alpagut, L.
“Ankara Tarihi Kent Merkezi Koruma Amaçlı Yenileme Alanı Koruma Amaçlı İmar Planı ve Plan Raporu”, Hassa Mimarlık Ltd., 2006.
Tunçer, M., 2001, “Ankara (Angora) Şehri Merkez Gelişimi (14. - 20. Yy)”, Kültür Bakanlığı Yayınları, Kültür Eserleri, Dizisi No : 292.
Mimarlık, 1952, sayı: 5-6, s. 29-31, 38-40.
Günay, B., “1/1000 ölçekli Ulus Tarihi Kent Merkezi Koruma Islah İmar Planı’na İlişkin Açıklamalar”, http://www.arkitera.com/v1/gundem/ulus/yazi3.htm
Kurtdaş, E., Sönmez, N., Nizamoğlu, S., “Şehir Plancıları Odası’na Sunulan 29.01.2007 Tarihli Rapor”Lodos, E., Evrensel, 2007, “En Büyük Yıkım Projesi”,
TMMOB Şehir Plancıları Odası; “Şubemiz Ulus''taki Son Gelişmeleri Değerlendirdi: Ulusa Koruma Değil Yıkım Planı!” http://www.mimarlarodasiankara.org/?id=2366
http://www.yapi.com.tr/turkce/haber_detay.asp?NewsID=56630&haberoylandi=2
http://www.haberler.com/ulus-tarihi-kent-merkezi-yenileniyor-haberi/
http://www.haberx.com/n/1006946/ulus-tarihi-kent-merkezi-icin.htm
http://www.arkitera.com/haber_21117_turizm-ve-kultur-bakanligi-ulus-icin-kendi-binasini-yikacak.html
01.11.2006 Tarihinde Yapılan Toplantıda Sunulan ”Ankara Tarihi Kent Yenileme Alanı Projesi"’ne İlişkin Orta Doğu Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Görüşü.
http://www.mimarlarodasiankara.org/?id=1480
ERGİR, Y., "Piknik" - Tuna Caddesi, 1/A, Yenişehir / Ankara http://library.atilim.edu.tr/bulten/sayilar/2006-03/ankara.htm.
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu’nun 13.11.1991 Tarih ve 1477 Sayılı Kararı, Danıştay 6. Dairesi’nin 13.1.1993 Tarih ve 19 Sayılı Kararı.
Koruma ve Restorasyon Uzmanları Derneği (KORDER) ’nin Basın Açıklaması (14.06.2006)


[1] Doç. Dr., Şehir ve Bölge Yük. Plancısı (ODTÜ), Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilim Doktoru (AÜ-SBF), Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Mühendislik Mimarlık Fakültesi, Mimarlık Bölüm Başkanı.

[2] Bina Kimlikleri: Ankara, Cumhuriyetin 25. Yılı, TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi, Mayıs 2005, Aslanoğlu, İ. (Akademik Koor.), Ergut, A., E., Güvenç, Ö., G., Bancı, S., Şahin, F.R.
[3] Ankara İmar Planı İzah Notu, 1957, S. 8.
[4] ERGİR, Y., "Piknik" - Tuna Caddesi, 1/A, Yenişehir / Ankara
“Atatürk Bulvarı'nın Piknik'in olduğu tarafında; Sıhhiye tarafına doğru: Kültür Kitabevi, Vog Çorapçısı, Me-Ka Bebe, Öztrak'ların Bulvar Pasajı, girişte merdivenle çıkılan belki de papağanı hala sağ olan Bulvar Eczanesi, karşısında Osmanlı Bankası- Ankara Şubesi, pasaj içinde Coşkun Kundura, karşısında Sobotta Atlasları’nı da satan Zeki Mumcu Kırtasiye, Triko Mısırlı, yine Bulvar üstünde Erler Mağazası, Şen Triko, İskender Kundura, Örücü Süleyman, içi hep kuyumcu dükkanı olan Büyük Çarşı, çok güzel bir sinema olan Büyük Sinema, Meram Pastanesi, Tempo Çamaşır, bina dışında "uçak ile" - "şehir içi" diye pirinç kapaklı kutularına mektup atılan postane, az ilerisinde ayakkabıcı, MEA, Lufthansa, Pan American havayolu şirketleri ve şu anda Ordu Evi olan Yüksel Palas vardı.
Çankaya tarafına doğru ise: İş Bankası, Milli Piyango, üzerinde Cumhuriyet Gazetesi, Trakya Şarküteri, Hacı Bekir, topu havaya dikmiş 0-1-2 Spor-Toto, Menekşe Mağazası, Fulya Oyuncakçısı, Kamelya Çiçek, Emek Kuruyemişçisi, Ali Nazmi Pasajı köşesinde İstanbul Eczanesi, alt katında Sağyaşar Plak, yaşlı karı kocanın oyuncakçı dükkanı, dışarıda Erenköy Manavı, Sakarya Caddesi'nde Şefik Goralı'nın Goralı'sı, Köroğlu Şarküteri, Bilgi Kitabevi, Tarhan Kitabevi, Sergen Pastanesi, Derya Mağazası, onun yanında, hala faal olan Foto Güzel, şimdi Soysal Han'ın olduğu köşede bahçesindeki masalarıyla Restoran Cevat, Ziya Gökalp Caddesi köşesinde Ulus Sineması, Flamingo, Penguen pastaneleri şu anda çocukluğumdan hatırlayabildiklerim. Mahmut Macit'in benzincisinin tam karşısındaki "Sandviç" ise daha sonraki dönemlerde açılmıştı. http://library.atilim.edu.tr/bulten/sayilar/2006-03/ankara.htm,


[5] Uybadin, R., Yücel, N., Ankara İmar Planı İzah Notu, 1957, S. 9.

[6] Y.a.g.e., S.10.
[7] 21.10.1996 tarih 391 nolu K.T.V.K.Kurulu Kararı ile “Körfez Lokantası’na” ev sahipliği yapan “Eşref Özand Evi” tescil edilmiştir.
[8] TMMOB, Mimarlar Odası açıklaması.
[9] Tunçer, M., “Bir Cumhuriyet Çınarı Daha Yıkıldı”, Ankara Magazine Dergisi, Temmuz 2006.
[10] Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu’nun 13.11.1991 Tarih ve 1477 Sayılı Kararı, Danıştay 6. Dairesi’nin 13.1.1993 Tarih ve 19 Sayılı Kararı.
[11] Koruma ve Restorasyon Uzmanları Derneği (KORDER) ’nin Basın Açıklaması (14.06.2006)
[12] Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu’nun 12.04.1980 Gün ve A-2167 Sayılı Kararı.
[13] Ankara 4. İdare Mahkemesi Başkanlığı, Bilirkişi Raporu, 2007/1411, Tunçer, M., Akpolat, M., Alpagut, L.
[14] Yenileme Alanı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Müdürlüğü'nün 17.05.2007 tarih ve 25 sayılı kararı ile uygun bulunmuştur. Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi’nin 15.06.2007 tarih ve 1619 sayılı kararı ile onaylanmıştır.
[15] Bakanlar Kurulu’nun 2005/9289 sayı ve 08.08.2005 tarihli kararı, 07.09.2005 Tarih Ve 25929 Sayılı Resmi Gazete’de Yayımlanarak Yürürlüğe Girmiştir.
[16] "… Ankara 10. İdare Mahkemesinin 23.07.2008 tarih ve E: 2007/885, K: 2008/2258 sayılı kararıyla iptal edildiği görüldüğünden, bu karara bağlı olarak 1/5000 ölçekli nazım ve 1/1000 ölçekli uygulama imar planlarının onaylanmasına ilişkin dava konusu Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi kararının hukuki dayanaktan yoksun kaldığı sonucuna varılmıştır. Açıklanan nedenlerle, dava konusu işlemin iptaline… oybirliğiyle karar verildi." Ankara 1. İdare Mahkemesi 2007/1498 E. sayılı dava sonucu.
[17] 5862 Ada 1 Parsel
[18] 5040 Ada 1 Parsel
[19] 834 Ada, 1 Parsel
[20] Mimarlık Dergisi, 1952, sayı: 5-6, s. 29-31, 38-40.
[21] 5040 Ada, 1 Sayılı Parsel
[22] 834 Ada 1 Sayılı Parsel
[23] Koruma Kurulu’nun 09.12.2005 Tarih ve 1111 Sayılı Kararı.
[24] Ankara Tarihi Kent Merkezi Koruma Amaçlı Yenileme Alanı Koruma Amaçlı İmar Planı Raporu, Hassa Mimarlık Ltd. S. 111.
[25] Yage., S.111.
[26] Ankara 4. İdare Mahkemesi Başkanlığı, Bilirkişi Raporu, 2007/1411, Tunçer, M., Akpolat, M., Alpagut, L.

[27] İkinci Bölüm - Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıkları, Madde 6.